Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan AYDIN, 21. yüzyılda bana da ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Her attığım adımın altından başka bir tarih başka bir medeniyet çıkıyor. Bugün de Didim ile Söke ilçeleri arasında bulunan Büyük menderes nehri havzasında bulunan Milet antik kentindeyim. Milet Bahçesindeyim 🙂
Antik yunanın 7 bilge adamından biri, Felsefenin kurucularından, Matematik, Geometri ve Astronomi alanlarında çalışmalar yapan Tales’in doğduğu yer burası. Tabi sadece Tales değil ünlü filozoflar Anaksimenes ve Anaksimandros da bu şehrin çocukları. Bu arada AnaksiMANDROS ile menderes arasında bir bağıntı var ama araştıracağım. Bu bağıntı nerden geldi derseniz Thales’e göre, evrenin asıl maddesi sudur; her şey sudan gelir ve suya döner. Dünya, “okeanos” denilen dev bir su kütlesi içinde yüzen, düz bir tepsidir onun zihninde. Ordaki “okeanos” günümüz okyanusu ile aynı anlamda.
Tales gerçekten doğru söylemiş evrenin asıl maddesi sudur. Aydının bu kadar verimli olmasının sebebi de sudur. Vücudumuzun 4 de 3’ünün sudan oluşması da tesadüf değildir. Su hayattır… Kurak geçen şu sıralar suyun önemi git gide artmaktadır.
Kurak geçen demişken Tales’in bilim sayesinde o dönemin zenginlerinden biri olma sebebinin ufak bir hikayesi var. Tales Ayın ve Güneşin hareketlerini sürekli takip edermiş bu yaz kurak geçecek bu kış çok yağmur yağacak vs. çıkarımlar yapabiliyormuş. Bir dönem zeytinlerin çok verimli olacağını tahmin ederek çevredeki tüm zeytin sıkma yerlerini almış veya kiralamış (anlaşmalar yapmış) o dönem zeytin hasadı çok verimli geçmiş ve buralardan iyi kâr elde ederek hatrı sayılır paralar kazanmış. BİLİMİN ÖNEMİ…
O dönem bir liman kenti olan Milet, Latmos Dağının (Günümüz adıyla Beşparmak dağları) batısında bulunuyor. Şu an ise denizden neredeyse 10 km içerde kalmış. Neden mi? Büyük Menderes Nehri her yıl ortalama 5-6 metre denizi dolduruyor. Hinterlandından getirdiği Alüvyal topraklar burada birikmektedir. Zaten Aydındaki antik kentleri incelediğimde (Prien, Tralles Nysa) hepsinin ovanın hemen bitiminde dağ yamacında olduğunu gördüm. Bu da eskiden denizin içerilere kadar girdiğini gösteriyor.
Böyle antik kentlere gezmeye gittiğimizde bazen eşimle tartışırız. “taş izlemeye mi geldik” der o, bense o taşların üstündeki, altındaki, aralarındaki, taşların anlatamadığı gizli hikayeleri okur onları yaşarım orada.
Milet’in tarih bahçesinde dolaştım bugün, oldukça verimli geçti. Bilimin ve Sanatın konuşulduğu yeni millet bahçelerinin açılması umuduyla bilimle kalın.
Antik Yunan Büyük Milet Meclisinde halka okuduğum konuşmam aşağıdadır:
Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı’*, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü güçlükler önünde, belki amaçlara tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün vermediğimizi, akıl ve bilimi rehber edindiğimizi onaylayacaklardır. Zaman hızla dönüyor, milletlerin, toplumların, bireylerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur. Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar. Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin… (Kemal ATATÜRK.)
Nasıl ya millet bahçeleri yuvarlanmak için değil miydi? Kültür sanat da konuşabiliyor muyuz? 😀
Millet Bahçeleri öyle olabilir ama Milette Kültür/Sanat/Bilim konuşuluyormuş, Nereden Nereye…